İnsanoğlu
görülmek ister.
İletişiminde de hep bunu gözetir.
“Gör beni, duy beni, duygularımı hisset” demeye çalışır.
Varlığının değerli olduğunu bilmek ister.
Aslında hep şunu söyler: “Benim değerimi fark et.”
Belki
de bu yüzden vardır fark edilme çabası, beğenilme isteği.
Üzerine taktığı her süs, belki de bu yüzden. Kim bilir...
İnsan, beğenilme isteği arttıkça süslerini de
arttırır.
Abarttıkça abartır...
Aşırı makyaj, fazla dekolte, çok parlak renkler, yüksek topuklu ayakkabılar...
İçten içe şöyle der: “Buradayım işte, bana bak, beni fark et!”
Fazla
süs ilk bakışta dikkat çeker.
Ama bu dikkat uzun sürmez.
İlgi çekici olan şey, dıştaki süs değil, içten gelen albenidir.
İletişimde kalıcılığı sağlayan da budur:
Karşı tarafın sende aradığı bir şey bulması.
Albeni
kalpten gelir.
Gözün üstüne sürülen kalem güzeldir elbette.
Ama asıl güzel olan, o gözün bakışıdır.
Bir bakış, bin kelime anlatır bazen.
Sade
olan, ilk başta göz alıcı gelmeyebilir.
Herkesin gözü ona kaymaz.
Ama işin ehli olan bilir sadeliğin kıymetini.
Sade bir kıyafet, sade bir konuşma, sade bir ev, sade bir hayat…
Sade
hayat insanı yormaz.
İnsan gereksiz yük taşımaz.
İhtiyacı kadarını alır yanına.
Hayat yolculuğunda daha hafif bir valizi olur.
Bu da daha rahat, daha huzurlu bir hayat demektir.
Fazlalıklar azaldıkça, insan kendine ve gerçek
hayata daha çok yaklaşır.
Kendine yakın olan insan da mutlu ve başarılı olur.
Kendimize
daha çok yakın olabildiğimiz bir hayat dilerim…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi;
Aynadaki kişi…”
Yorumlar
Yorum Gönder