Sıcak bir yaz günüydü ve açık pencereden esen hafif rüzgar dalgalandırıyordu perdeyi. Ofisin bahçesindeki güller renklerinin en güzel tonlarıyla açmıştı. Dışarıdan hızlı geçen arabaların sesleri geliyordu. Aslı masasında oturmuş danışanlarının son notlarını okuyordu. Başını kaldırıp saate baktı ve şaşkın bir şekilde kafasını salladı. Ne kadar hızlı geçiyordu zaman bu aralar.
Aslı okuldan mezun olduktan sonra özel bir danışmanlık merkezinde çalışmaya başlamıştı. Günleri ne kadar hızlı geçse de ne kadar yorulsa da işini çok seviyordu. İnsanların sorunlarının asıl sebeplerini farketmelerini sağlamak ve onların yüzünde ki tebessüme, ümide tanık olmak onu mutlu ediyordu. Aslında mesleğinin en çok bu yanını seviyordu.
İşte bugün de kendi kendine bu cümleyi kurduğu günlerden biriydi. Biraz önce bir çift çıkmıştı odasından. Mesleğin ilk senelerinde ne istediğine karar vermek adına farklı alanlarda danışanlar ile çalışıyordu. Aslında çift ve aile terapisi alanında ilerlemek, kendini geliştirmek istiyordu. Çözüme ulaşamamış, problemli, yoktan yere biten, ego çatışmasından , kaynaklı o kadar çok evlilik vardı ki… Bu bitişlerin insanların hayatlarında nasıl izler bıraktığını görmüştü. Çocukları ne kadar etkilediğine yakından şahit olmuştu bu kısa zamanda. Tüm bunlar bu kararı vermesinde etkiliydi belki de. Bu aralar gelen çiftlerde farkettiği ve tespit ettiği bir problem vardı;
Herkesin karşısındaki kişiden beklentisinin olması ve bundan kaynaklanan ortak noktada da birleşememek…
Görüyordu ki evliliklerde yaşanılan sorunların temel sebeplerinden birisi buydu. Kadın ve erkek zihin yapısı elbette ki birbirinden farklıydı ve tabi beklentileri de öyle… Ama gözlemlediği asıl şey evliliklerde hep birbirinden farklı karakterlerin bir araya gelmesiydi. Bazı çiftlerden biri çok konuşurken, diğeri hiç konuşmuyordu. Kimi diyar diyar gezelim derken, öteki evden çıkmak istemiyordu. Sürekli birbirilerinden beklentileri varı. Asıl kimden beklemeleri gerektiğini unutmuşlardı.
İşin ilginç yanı, bu uç noktada ki insanların o kadar ihtimal içinde birbirini bulmasıydı. İnsan kendisine benzeyenle ilişki kurmak ister. Hayatta hep kendisine benzemeyeni çıkarır karşısına bununla da kalmaz bir de o kişileri albenili, ilgi çekici gösterir gözüne. Ne değişik bir dengeydi bu ilişkilerimizde…
Yeryüzünde ise her şey farklı bir mizaçla yaratılmış. Hayvanlar, bitkiler, İnsanlar ,yeryüzü, gökyüzü v.s … Her eko sistemin içinde bir denge var. Dolayısıyla bu sistemin içinde var olan insan da öyle... Her canlı kendi yolunda yapması gereken neyse onu yapıyor. Her kuş kendi yaradılış haliyle ötüyor. Bir diğer kuşun farklı ötüşüne takılıp kalmıyor ve birbirlerinden beklentileri yok. Her biri muazzam bir yaradılışın parçası, tıpkı insanlar gibi. Ancak birbirinden beklentisi olan tek canlı insanoğlu.
Zaten problemler de zıt olan iki karakterin, zıtlıklarını birazcık körelterek hayatı paylaştığı insanla ortak bir aralıkta buluşamamasından ve beklentilerinin çok fazla olmasından kaynaklanıyordu.
Oysa ki insanlar birbirlerine yönelerek ailevi problemlerini çözemezler. Ancak RAB’ lerine yönelirlerse ilişkileri düzelir. Rabbi ile ilişkisi iyi olanların, birbiriyle de ilişkisi iyi olur. Birbirinizin ipine değil, RAB’bin ipine tutunmak gerekir.
Bunu başaran nadir insanlarda evlilikte gerçekten huzuru, mutluluğu yakalıyordu. Ve o evlilik içinde bireysel olarak gelişirken buluyordu kendini. İşte biraz önce çıkan çift bunu başarabilmiş, sivriliklerini, aşırılıklarını doğru yöntemleri uygulayarak köreltmiş ve evliliklerini hazin bir sondan kurtarabilmişti. Seneler boyu birbirinin farklılıklarına takılmışlar, bunu problem olarak görmüşlerdi. Şirin orta boylu, beyaz tenli, yeşil gözlü ve uzun kumral düz saçlı idi. Kıpır kıpır yerinde duramayan ve sürekli konuşan birisiydi. Ferhat da tam aksine esmer , kara kaş kara göz ve uzun boylu idi. Şirine göre bir o kadar ağırkanlı ve suskun. Yaptıkları herşeyin sonunda bir sorun yaşıyorlar, tartışma içinde buluyorlardı kendilerini. Evliliklerinde ki denge iyice bozulmuştu. O kadar çok severek evlendikleri insanlar en sinir oldukları kişi haline dönmüştü.
Danışmanlık için kendisine geldiklerinde Aslı çiftin öyküsünü dinledi. Ve sorunun tek taraflı olmadığın hemen farketti. İkisi de uç noktalardaydı ve aşırılıkları vardı. Ne bu kadar hız ne de bu kadar yavaşlık iyi değildi bir insan için. Bunu onlara anlattığında ikisi de problemlerini kabul ettiler ve hemen çözüm aşamasına geçtiler. Çoğu çiftte bunu başarmak çok zordu halbuki. Genelde sorunlarda herkes karşı tarafı suçlardı. Uzun bir zamandan sonra bugün karşısında dengeye gelmiş güzel bir çift vardı. Şirin’nin doğuştan gelen o enerjisine biraz dinginlik çok yakışmıştı.Ferhat’ın de o ağırbaşlı tavırlarına hoş sohbet ekleyebilmelisi, kendini güzel bir şekilde ifade edebilmesi…
İkisi adına da sevindi.Bunları düşünürken, geçenlerde bir arkadaşının söylediği aklına geldi;
" İnsanlar kendine benzeyenle iletişim kurmayı tercih eder. Ancak mesele kendinden farklı olanla iletişim kurabilmektir. Farklılıklar olmasına rağmen ortak noktada buluşabilenler ve birbirlerinden beklentileri olmayanlar ise her zaman kazananlardan olur. Hepimiz bir diğeriyle aynı değiliz ve birbirimizden farklıyız. Her farklılığın bir hikmeti, bir anlamı var. Ve her farklılık insana bir güzellik katıyor. Dolaysıyla farklıklardır insanı zenginleştiren ve özel kılan.
Farklıdır insan...
Kadın erkek birbirinden apaçık farklıdır.
Somutta farklılıklar var hayat algılarken de aktarırken de farklı.
Ama bu farklılıkların nerden kaynaklandığını neler olduğunu bilince anlamaya başlayınca ve beklentiyi olması gereken yere koyunca insan onları yönetebilir olur. Aksinde farklılıklar probleme dönüşür. ‘’
Doğadaki farklılıkların uyumunu görüp, kendi ilişkisindeki yansımasına bakabilirse insan...
YanıtlaSilHiçbir kuşun ötüşünün birbirinin hakkına girmediğini farkettiğinde...
İşte o zaman ahengi olan bir orkestra meydana çıkıyor...
Kaleminize sağlık, bir kez daha farklılığın zenginlik olduğunu farkettirdiniz...
Gerçek çözüm ancak Rabbimize yönelerek olur. Aynı paydada buluştuğumuzda olur. Kaleminize sağlık...
YanıtlaSil