Bizim Mahalle

 Mahalle kültürü ile  büyüyenler bilirler.   Sabah evden çıktığımızda ya da akşam eve dönerken  rastladığımız  mahalle sakinlerine selam vermek, hatırlarını sormak,   bir şeylere ihtiyacı olup olmadığından emin olmak insana iyi gelir.  

Bizim Mahalle

Esnafıyla, camdaki nöbetçi  teyzeleriyle, kasabıyla, terzisiyle  koca bir aile gibi. Yolda gördüğümüz çocukluk  arkadaşlarımızla ayaküstü sohbetler  mahalle hayatının vazgeçilmez parçalarıdır. Mahallede yaşamış olmanın  en güzel tarafı, en saf öykülerin biriktiği ve zaman zaman acı da olsa yüzleri güldüren eşsiz zamanlardır. 

Bizim  mahallede öyle iyi bir mahalleydi işte!.. 

Diğer taraftan hiçbir üzüntünüzü, kavganızı, gürültünüzü  gizleyemezsiniz. En ufak bir gürültüde komşularınızdan biri gelir ve olayı yumuşatmaya çalışır.  Mahalle eski olunca ve o mahallede çocukluğundan beri yaşayanlar  birbirlerini gerçekten iyi tanırlar. Evlilikler de,  zamanı  gelince  genellikle okul, mahalle arkadaşlarıyla yapılırdı.  

Ancak Hatice evlenirken farklı bir tercih yapmış ve üniversite de tanıştığı  Hüseyin ile evlenmişti. Birbirlerine aşık olmuşlar ve biraz da evlenmek için  acele etmişlerdi.  Ailelerin tüm baskısına rağmen okulun  bitmesini bekleyememişlerdi. Hayalleri  o kadar çoktu ki sanki onlar  bir an önce gerçekleşmeliydi.  

Ve aradan geçen onca yıldan sonra ; 

“Neyi yanlış yaptık Hüseyin?” diyordu kendi kendine, bulaşıkları yıkarken Hatice.  Hüseyin ile konuşabildikleri süreler o kadar  kısıtlıydı ki,  artık kendini tek başına  konuşurken  buluyordu çoğu zaman.  İş toplantıları, şehir dışı seyahatleri bitmek bilmiyordu Hüseyin’in.   Kavga gürültü hiç  eksik olmuyor   ve sürekli bir gerginlik hali oluyordu evde. 

Dertleşmek Çözüm Getirmez

  - Kimsenin arkasını toplamak da istemiyorum, elimde tabak yedin mi oğlum diye dolanmak da istemiyorum. İs – te – mi – yo – rummm!

Kimse onu dinlemiyor olmasına rağmen duygularını ifade etmek anlık olarak onu rahatlatıyordu. Fakat rahatlamaya değil,  gerçek çözüme ihtiyacı vardı.

Geçen yıllarda üç çocukları  olmuştu. Tam hayal ettiği gibi. Gel gör ki, çocuklar büyüdükçe dertleri de büyümüştü. Büyük kızın üniversite sınav sonuçları hiç iç açıcı değildi. Bu puanlarla  devlette bir üniversiteye yerleşmesi mümkün gözükmüyordu. Hatice'yi sinirlendiren onun bunu hiç dert etmemesiydi.  Öğlene kadar yatıyor sonra ayna karşısında uzun uzun vakit  geçiriyor ve babasından bulduğu  yüz ile annesinin arabasını  alıp  akşama kadar  dolanıyordu. Hüseyin Selin'e hiç kıyamazdı. Selin ise onun bu zafiyetini çok iyi yönetirdi. Bak el kadar kız yönetiyor sen yönetemiyorsun  Hatice  diye içlenirdi zaman zaman.

Oğlan ona daha düşkündü. Zeki, pratik olmasına rağmen  zekasını kurnazlıkta kullananlardandı.  İşine geliyorsa ondan istenileni yapar  değilse bir şekilde kaçmanın yolunu  bulunurdu.   

-   Oğlum ekmek yok, bir bakkala gitsen?”, 

- Anne büyük bir iş peşindeyim. Az sonra.” deyip insanı aç bırakabilirdi. 

En küçüğü de evin neşesi ama  onun da yeme problemi var.  Fotosentezle yaşıyor olabilir diyordu babası. Her şeyi seçiyor,  sütün kaymağı, salçanın kabuğu,   tereyağının  kokusu!

Dışardan çok iyi bir aile gibi duruyorlardı. Herkes onlardan övgü ile bahsederdi.  Oysa işler hiçte göründüğü gibi değildi. Evde kimseyi memnun edemiyordu. “Taşıma su ile değirmen dönmüyor işte.”  Gücü kalmamıştı tek başına yüklenmeye her şeyi. Hayal ettiğim hayat böyle bir hayat  değildi diye içinden geçirdi Hatice.  Son zamanlarda  sürekli şikayet etmeye başlamıştı. Bu  durumdan da memnun değildi ama ne yapacağını bilemiyordu. Birbirlerine hastalıkta sağlıkta, iyi ve kötü günde  diye yeminler etmişlerdi.  Ne kadar da kendilerinden emindiler,  hayata karşı   umutluydular.  Eskiden bu evden sadece çocuk sesleri gelmesine rağmen artık şimdilerde sadece kavga sesleri yükseliyordu.  Son kavgaları biraz şiddetli olmuş ve sesleri yan komşuları  Neclalardan duyulduğu için ; 

- Gel bir kahve içelim, iyi misin? diye sormuştu komşusu.

- İyi miyim?.. Tebessüm etti. Uzun zamandan beri  iyi olup olmadığımı merak eden olmamıştı. Hayır değilim!  Biz bir türlü bir aile olamadık, olamıyoruz Necla,  neyi yanlış yaptık bilmiyorum! 

Çözüm İnsanın Burnunun Dibindedir

Birbirinin derdini dert edinen, birbirlerinin sevdiklerine ve sevmediklerine saygı duymayı başarabilen, karşılıklı ihtiyaçlarını giderebilen bir çiftti Necla ve Ahmet. Onlar aile olabilmenin sorumluluğunu almış çiftlerdendi. Birbirine kıymet veren,  birbirlerine verdikleri sözü tutmak için mücadele edenlerdendi. Sanki Hatice ve Hüseyin’e model olsunlar diye kapı komşusu olmuşlardı.  

Hatice  onları  bu duruma düşüren sebepleri merak ediyordu. Hüseyin'in bitmek bilmeyen hırsları mı? Son bir kaç yıldır varı yoğu işleri olmuştu. Evin çocukların bütün yükü de Hatice'deydi. Her zaman çalışkan bir yapısı  vardı  Hüseyin'in. Bu yeni işi kurarken de hayali ailesi ile daha güzel  zaman geçirmek tatillere gitmek onlara daha iyi bir gelecek sağlamaktı.  Güzel  paralar  kazanmıştı geçen yıllar içinde. Ancak artık bir birlerinin yüzlerini göremez olmuşlardı. Sağlığı da iyiye gitmiyordu. Hatice ne zaman konuyu  açsa büyük olay oluyordu. 

- Neden biz ailemizi göz göre göre kaybediyoruz?  Ben mi görüyorum bunu sadece?  Ne yapacağımı ve nasıl yapacağımı bilmiyorum dedi. Günlük  çözümlerle bu iş düzelmeyecek, kalıcı ve gerçek çözümlere ihtiyacımız var bizim. 

- Bak arkadaşım; hayatta sen bir yere doğru yol alırsın ve seninle beraber aynı  yolda olanlar sana eşlik ederler. Eşlik ederken de kimse kimseyi yormaz ve gücüne göre yük alır.  Herkes elinden ne geliyorsa onu yapar, hem yetişir  hem de yetiştirir.  Ortak hedefler için emek verdiğin yerdir  aile.   İnsan  her ne yaparsa yapsın alt yapısında iyi niyet vardır. Fakat bazen iyi niyet ile yola çıkarız,   yapıp ettiklerimiz  bizi bambaşka yollara sürükleyebilir. Nasıl bu duruma geldiğimizi anlamadan da  kazanırken kaybederiz.

Bugün problemi kabul edip, gerçek çözümü araman çok güzel bir yola girdiğinin işaretidir. 

Niyetler netleşince,  çözümler  de netleşecektir… 

Evlilikte kadının ve erkeğin parçaları tıpkı bir yapboz oyunundaki gibidir. 

Birbirini bütünleyen, destekleyen, birbiri ile tutarlı parçalar gibidir. Çünkü bir bütün söz konusu olduğunda, parça her zaman bütünü arar.

Bir toplumun en özel parçası da,   o toplumun değerini belirleyen de ailedir.  


Deneyimsel Tasarım Öğretisi; İnsanın Gerçek Amacını Amaç Edinmiştir…

İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir: Mutlu olmak ve başarılı olmak. Deneyimsel Tasarım Öğretisi de, insanın amacını amaç edinmiştir. Sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur. Bu sebeple, insanın bugün ne olduğuyla değil, dününe göre bugün nerede olduğuyla ilgilenir. Kişinin ihtiyacına bakar ve ona göre stratejiler üretir.


 ''Hayatta hiç bir zaman keşfedilmeyecek tek şey vardır: Daha iyisi... 

Çünkü her zaman yaptıklarımızdan daha iyisi olacaktır...''  

Yorumlar

  1. Hayat çok hızlı akıp gidiyor. Bu hıza yetişeceğiz derken dengeyi iyice bozuyoruz. Bir yerden denge bozulunca da ardında bir yığın problemler birikiyor. RABB imiz bunların farkına varmamızı ve düzeltmemizi nasip etsin

    YanıtlaSil
  2. Kaleminize sağlık Çok güzel bir yazı olmuş. Hiç sıkılmadan okunabilecek insanın kendisine dersler çıkarabileceği bir makale olmuş teşekkür ederiz

    YanıtlaSil
  3. Gerçekten çözümler burnumuzun dibindeymis.
    Teşekkür ederiz. Elinize emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  4. İmkanlarımız arttıkça ailenin ne demek olduğunu unutup aynı evi paylaşan bireyler olmaya, biz yerine ben deneye başladık.
    Emeğinize sağlık .

    YanıtlaSil
  5. Kadınların minik kız çocuklarından öğrenecekleri çok şey var:))

    YanıtlaSil
  6. RAYİSE Aslan6 Şubat 2024 05:19

    İsteklerle ihtiyaçları karıştırınca insan hayattaki dengelerini bozuyor.
    Bunuda çok detaylı düşünen olmak lazım…

    YanıtlaSil
  7. Parçadaki kaliteyi artırmaya çalışmak kıymetli, bu sayede bütündeki kalite ona uyumlanırken artıyor 🌻

    YanıtlaSil
  8. Ne güzel anlatılmış...

    YanıtlaSil
  9. Tülin Yalçın6 Şubat 2024 10:42

    İnsan dünyaya geldiği zaman dertle birlikte gelmediği gibi dünyadan giderken de bu dert seninle birlikte gitmez.. Dolayısıyla insanin larsijasyigi dertler insanın bu kadar zamanını almamalı. Sabırlı olmalı ve yeryüzündekilere çok ümit bağlamaktansa, yüzünü âlemlerin Rabbine çevirmeli.😊

    YanıtlaSil
  10. Zeynep Şakar6 Şubat 2024 12:31

    Bir parça o kadar önemli olur ki bazen. Her şey hiç bir şey ifade etmez denilen o parçaya bağlı olur..

    YanıtlaSil
  11. Güliz Erturan6 Şubat 2024 15:20

    Birbirinin derdini dert edinmek, aynı yöne bakabilmek,bir olabilmek... işte o zaman aile olmanın hakkını verenlerden olabiliriz.

    YanıtlaSil
  12. Güner Tozkoparan7 Şubat 2024 22:07

    İnsanlar bireyselleştikçe yanlızlaşıyor. Birçok ailede var olan ortak bir soruna değinmişsiniz. Emeğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş. İyi ki yolum Deneyimsel Tasarım Öğretisi ile kesişti.

    YanıtlaSil
  13.  "Ortak hedefler için emek verdiğin yerdir  aile" Ne güzel özetlemişsiniz yüreğinize sağlık. Unuttuğumuz
    ve bir an once hatırlamamız gereken değerler. Teşekkür ederiz.

    YanıtlaSil
  14. Ailenin ne olduğunu yeniden hatırlamamız gerekiyor.

    YanıtlaSil
  15. Unutturulmaya çalışılan değerlerimize sahip çıkmamız lazım.

    YanıtlaSil
  16. Aile toplumun en önemli yapıtaşi. Ailemizdeki bireyleri koşturmacalar içinde unutuyoruz...Oysa bir olmak birlik olmak demek. Biz ne kadar birlikteyiz?Annemizle babamizla eşimizle kardeşimizle...

    YanıtlaSil
  17. Malesef insan ailedeki diğer bireylerin sorumluluğunu da alınca işler kolay olacak sanıyor, yanılıp çıkmaza giriyor. Çözümün zıddı davranışı olduğunu bilemiyor

    YanıtlaSil
  18. Hamide Aslan23 Mart 2024 09:02

    Birbiri için değişmeyi, karşı taraf için bambaşka kişiler olmanın adını sevgi koymuştuk uzun yıllar önce. Oysaki gerçek sevgide denge vardır. Huzur vardır. Birbiri için değişen değil, hayatın içinde yetişirken birbirine destek olmak varmış meğerse.. Ne kadar içten bir yazı. Teşekkür ederiz... :)

    YanıtlaSil
  19. Seda Gürsoy23 Mart 2024 14:36

    Aynı yöne bakıp, birbirinin ihtiyacını giderebildiğimizde aile olabiliriz ancak.

    YanıtlaSil
  20. Fatma Bayram24 Mart 2024 23:27

    Kazanırken kaybettiklerimizin en değerlisi ailemiz. Aile içinde daha iyisine ulaşmak, kazanmak için çabalarken, imkanların getirdiği konfor alanları, uzaktakilerle yakınlaşma ve bireysellik ön plana çıktı. Ailede ki parçalanmışlık, iki, üç, beş kişiyi ilgilendirecek bir durum gibi gözükmesine rağmen büyüyerek sosyal bir çözülmeye, toplumu ayakta tutan kolonları çürütmeye başladı…

    YanıtlaSil
  21. Bir parça ne kadar anlam ifade ediyor... Kablolar birbirine değmeden elektrik akımı olmaz ya aile de öyle, onda iyi olmadan diğer ilişkiler çok sağlıklı değil

    YanıtlaSil
  22. İnsan o kadar uzağa bakmaya çalışıyor ki. Çözümü dibinde, onu görebilmek için uzaktan geri dönmek aklına gelmiyor. En başa en dibine kör kalıyor.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder