BANA SENİ DÜŞÜNMEK İYİ GELİR


Ayşe kitap okumayı çok severdi. Her gece yatmadan önce yaptığı gibi  yine kitabını okudu ve uykuya daldı. Bir ara nefes nefese, ter içinde, yaş gelmiş gözlerini dehşetle açtı. Yatakta zorlukla doğruldu, yastığını sırtına koydu, biraz soluklandı. Gece lambasını açtı. Karşısında duran saate baktı. Saat gecenin dördünü gösteriyordu. Gördüklerinin etkisini hala üzerinden atamamıştı.  

Kırılan Fincan

Salonlarının baş köşesinde cam kapaklı bir büfe vardı. Babası savcı olduğu için şehir şehir gezmişlerdi. Büfenin içi yaşadıkları şehirlerden aldıkları fincan ve biblolarla doluydu. Rüyasında bu dolaptaki iki fincanı elinden düşürdüğünü görmüştü. Hepsi tuzla buz olmuştu. “İki fincan için bu kadar üzülme Ayşe” diye teselli etmeye çalışsa da kendisini bir türlü sakinleştiremiyordu. Birileri sanki kalbini sıkıp sıkıp bırakıyordu. “Kesin bir şey olacak, hayır olsun” diye mırıldandı.

Ayşe gençlik yıllarında birine aşık olmuş, tam sözlenme arifesinde babası vefat etmişti. Annesi ve kardeşini yalnız bırakmak istemediği için vazgeçti bu sevdasından. Evlenmemiş, çocuğu da olmamıştı ama ailedeki tüm çocuklar onun çocuğu gibiydi. Hiç eksikliğini hissettirmemişti Yaradan.

Kardeşi Levent müzisyendi. Çok da güzel sesi vardı. Geceleri geç saatlerde gelirdi eve. Gelince mutfakta camın önündeki masaya oturur geç saatlere kadar sigaralarını art arda yakardı. Güçlükle yataktan kalktı, su içmek için mutfağa yöneldi. Koridor Levent’in öksürük sesleri ile yıkılıyordu.  O gece sabahı sabah etti. Bu sefer doktordan randevu almaya ikna edebilmişti kardeşini. Sabah erkenden evlerinin karşı sokağındaki hastaneye gittiler. Tahliller, röntgen, Emar derken birkaç hafta içinde Levent’e teşhis konuldu. “Hastalık ilerlemiş ama elimizden geleni yapacağız” sözlerini duyduğunda eli ayağı buz kesti Ayşe’nin. Çocukken Levent ondan izinsiz aldığı porselen bebeği kaçıracağım derken düşürmüş ve bebeğin kolları kırılmıştı. O kadar çok severdi ki o bebeği. Olayın failinin Levent olduğunu anladığında hiç  ses etmemişti. Söz konusu Levent olunca akan sular durmuştu tabii. Bağıramamıştı bile.  Oysa o bebeği ne çok severdi. O gün de, doktorun muayenehanesinde kendisini o bebek gibi hissetti. Kolu, kanadı kırılmış porselen bebek...


Hemen bir tedavi planlaması yapıldı. Geceli gündüzlü geçen dört ayın sonunda hastalıkta gerileme olmadığı gibi aksine ilerleme vardı. Annesi de hasta olduğu için ona söylememe kararı almışlardı. Doktorlar yoğun üzüntünün annenin hastalığına olumsuz etkileri olabilir diye uyarmışlardı. Öyle de yaptılar. ama anne yüreği bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Bu arada annesinin de sağlık durumu iyice  bozuldu. Her şeye tek başına koşturuyordu Ayşe. Herkese yetişmeye çalışıyordu.  

Kırılan Fincanlar

Yağmurlu bir kasım sabahı Levent kuş gibi uçup gitti Ayşe’nin avuçlarından. “Kırılan fincanın biri  sendin Levent’im” diye iç çeke çeke ağladı cılız kalmış bedeni toprağa verilirken. Aradan iki ay geçmeden annesini de toprağa verdi Ayşe. Kırılan fincanların ikisi de belli olmuştu. Cenaze işlerini halletmişler mutfakta oturdukları sırada; “Nasıl dayanıyorsun bunca acıya?  Hep kimin neye ihtiyacı var diye düşünürsün. İnsanların ihtiyaçlarına odaklanırsın. Ne, güzel bir kalbin var“ dedi en yakın arkadaşı Nesrin. ''İyi ki elimden gelen her şeyi yapmışım.  Düşünüyorum da şunu da yapsaydım diyeceğim bir şey yok. Üzüntüm var elbette. Yas dönemim geçecek ve hayat devam edecek tüm güzellikleriyle” dedi Ayşe.

Öyle de olmaz mı? Hastalık zamanı kim koşturduysa, hasta ile ilgilendiyse cenaze zamanı onda bir sekine hakimdir… El ayak çekildikten sonra üç beş gün kolunu bile kaldıramayacak durumda olur insan. Sonra toparlanma süreci başlar. Acısı geçmez ama kabulü hızlı olduğu için normal hayata dönüşte çok zorlanmaz.

Onların o sessiz duruşları, sekine dolu bakışları toprağa verdiklerine kıymet vermediklerinden değildir. Duygusuz olmalarından hiç değildir. Onların bu duruşlarının sebebi acılarını yakınlarının hastalıkları süresince minik minik yaşayarak tüketmiş olmalarındandır. Sevdiklerini toprağa verirken çırpınmaz, feryat figan ettiğini de duymazsınız onların. 

Yaşarken sorumluluklarının hakkını verenlere, çaba ve mücadelelerini sonuna kadar ortaya  koyanlara selam olsun...

Yorumlar

  1. Yaşarken sorumluluklarının hakkını verenlere, çaba ve mücadelelerini sonuna kadar ortaya
    koyanlara selam olsun…

    YanıtlaSil
  2. Yaşarken sorumluluklarının hakkını verenlere, çaba ve mücadelelerini sonuna kadar ortaya
    koyanlara selam olsun.
    Emeğinize sağlık. Çok güzel bir yazı

    YanıtlaSil
  3. Amacına uygun doğru hedefleri sorumluluk belirlemiş, hayrda bedeller ödüyor olmak çok kıymetli🍁

    YanıtlaSil
  4. Acıyı yaşadığını hissettiren ve insanı içine çeken bir yazı olmuş. Elinize, yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  5. Selam olsun. Yüreğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  6. İnsan acısını öne çekince hayatta daha sakin ve sabırlı oluyor.
    Ne güzel anlatılmış…

    YanıtlaSil
  7. Ne kadar da doğru kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  8. Kaleminize sağlık. Duygu dolu bir makaleydi, insan Üzülmeden edemiyor bunlar hayatın gerçekleri olsa da.

    YanıtlaSil
  9. Leyla Sözüer13 Şubat 2024 00:20

    Muhteşem🎊 öyle samimi yazılmış ki insan okumuyor, yaşıyor. Emeğinize sağlık🌺

    YanıtlaSil
  10. Gerçekten öyle olurdu. Hastalık döneminde çabalayıp duranın sekinesi bundanmış meğer dedim… kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  11. Babamın sürecini yaşadım ne de güzel yazmış yazan

    YanıtlaSil
  12. emeklerinize sağlık

    YanıtlaSil
  13. Çiğdem Afacan13 Şubat 2024 23:39

    Yaşarken tüm sahnelerimizin hakkını verebiliriz İNŞALLAH

    YanıtlaSil
  14. İnsanın doğru zamanda doğru yere doğru bedeller ödemesi ne kadar kıymetli

    YanıtlaSil
  15. Tülin Yalçın14 Şubat 2024 08:21

    Okurken inanın gözlerim doldu, burnum sızladı. Herkesin bir misyonu var bu hayatta. Ayşe'nin payına düşen de insanın bu dünyadaki sınavını kazanabilmesi yapması gereken sorumluklarindan biri olmuş. Gerçekten güzel bir kalbi var. O kalbinin bozulmaması dileğiyle 💞

    YanıtlaSil
  16. Tam da anlatıldığı gibi oluyor. Ne kadar sahi ne kadar gerçek. İnsanın kafasındaki sorular bir anda cevaplanıyor. Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  17. Başlayan herşey bitecek,doğan herşey ölecek..

    YanıtlaSil
  18. Zeynep Şakar17 Mart 2024 07:50

    Yaşarken hakkını verenler her an aslında ölmeye de hazırdır. Çünkü her an sorumluluğunu yerine getirenlere gelecek yüksek acıda geçicidir..

    YanıtlaSil
  19. İhtiyacı olduğunda yanında olabilenler sonrasında da acısını daha hızlı kabullenir.Oysa biz etrafta ne gördük en çok feryat figan bağıranlar daha çok değer vermiş gibi..daha çok ihtiyaç gidermiş gibi algılanır. Hayatta her şey ziddiyla var,hiç bir şey göründüğü gibi değil...Bize yine bunu hatırlattı,elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  20. Yaşarken sorumluluklarının hakkını verebilmek, işte bütün mesele bu

    YanıtlaSil
  21. Fatma Bayram21 Mart 2024 22:54

    Yaşadığımızı sanıp hakkını veremediğimiz her an kayıptayız. “Doğrusu insanoğlu ziyandadır” ayetini anımsattı.

    YanıtlaSil
  22. Güner Tozkoparan22 Mart 2024 00:19

    Vakit gelince giden gidecek. Zamanı bellidir çünkü gidenim daha dünyaya gelmeden. Sen ne yaparsan yap o vakit geldiğinde gidecek. Önemli olan şey sebeplere odaklanıp elinden geleni yapmak. Sonuç zaten bizimle alakalı olan bir şey değil. Ne mutlu doğru sebepleri ortaya koyabilenlere.

    YanıtlaSil
  23. Hamide Aslan23 Mart 2024 08:54

    Hiçbir insan yakınımıza boş yere yerleştirilmiyor. Bizim sahnemize girdiyse o ilişkinin hakkını vermek gerekir. Çünkü sadece onların yardıma ihtiyacı yok bizlerin de yanımızdakine yardım etmeye ihtiyacımız var. Hakkını verebilen lerden oluruz inşAllah...

    YanıtlaSil
  24. Umarım yaşadığımız her sahnenin hakkını verebilenlerden oluruz…
    Çünkü herşey bir solukta gelip geçiyor ..

    YanıtlaSil
  25. Bedellerinize sağlık ne güzel kaleme alınmış. Her sahnenin hakkını verebilenlerden olmak duasıyla 🙏🏼

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Karşımızdaki insanı tanımazsak kendi tarfımızdan bakarız olaya o yüzden her bedelin bir karşılığı vardır.Bedelimizi ödeyebilenlerden olalım inşallah

      Sil
  26. Ne güzel başkalarının dertlerini dert edinene, elinden bir şey gelmese de onların sıkıntısını düşünmek...

    YanıtlaSil
  27. Sonrasını öncesi tamamlar…

    YanıtlaSil

Yorum Gönder