Hayata bakmak mı? Yoksa ekrana bakmak mı?
Seda, sabah hızlıca yaptığı o kahvaltısından beri aynı işle meşguldü. Boyu da uzun olduğundan iki büklüm bir haldeydi. Gözü bilgisayarın takvimine takılıverdi. Pek görülmüş şey de değildi işini yaparken dağılmak oysa. Kaç yıldır bu işi yapıyordu. Sandalyesini bile kıpırdatmadan geçirdiği günleri olurdu. Bilgisayarından kafasını kaldırıp bir an pencereden dışarıya baktı. Güneş bütün ihtişamı ile tepedeydi. Sonbaharın ortalarında yazdan kalma bir gündü. Bir an dışarda olmayı istediğini fark etti.
Tüm bunlar zihninden geçerken yerinden kalkarak pencereye doğru yöneldi. Sonra da dönüp çalıştığı odaya baktı. Hayatının bundan sonraki günlerini hep bu odada ve bilgisayar ekranına bakarak mı geçirecekti? Dışarı bakarken;
- “Hayatı mı kaçırıyorum acaba, ekrana bakmaktan hayata bakmayı mı unutuyorum” diye düşünmeden edemedi.
Gerçek hayat hangisiydi?
Bilgisayarın ekranı mı yoksa pencereden gördüğüm hayatın ekranı mı?
Sonra insanlara baktı, gözleri onları izledi uzaktan. Şaşkınlığı biraz daha arttı. İnsanlar ellerindeki cep telefonlarına bakmaktan onlar da etraflarını görmüyorlardı aslında. Dışarda olmak ile içerde olmak pek de onların umurunda değildi galiba. Karşıdan kaşıya geçen biri telefon ile konuşuyor; sağını solunu kontrol etmeden yola atlıyordu. Onlar dışarda idiler ama onlar da hayata bakmıyorlardı. “Ben burada bilgisayar ekranına, onlar da cep telefonu ekranına bakmaktan hayata bakamıyor” diye içinden geçirdi. Demek ki içerde ya da dışarda olmak arasında pek fark yoktu. Olması gereken insanın kendisinin nerede olduğunun farkında olması idi galiba…
Sonra ailesini, anne babasını, kardeşini, arkadaşlarını düşündü. Sonra yine dışardaki insanları düşündü. “Aslında hepimiz bir ekranın esiri olmuşuz da haberimiz yok. Merakımız, hep başkalarının hayatlarına bakmak onları izlemek… Bu nereye kadar devam edebilir? Kendimizi ne zaman merak etmeye başlayacağız?”
Birden çocukluğu geldi aklına. Babasının işi nedeniyle çok şehir değiştirmişlerdi. Annesi her ne kadar bu durumu sevmese de bu durum Seda’yı annesi kadar rahatsız etmemişti. Yeni insanlar tanımayı, yeni yerler görmeyi seviyordu. Çocukluk arkadaşlarıyla olan o eski günler gözünün önünden geçti. İp atladıkları, çizgi çizip sek sek oynadıkları zamanlar... “Ne güzel günlerdi” diye iç geçirdi. Yine öyle zamanlar geçirmek isteği oluştu içinde. Sonra isteksizce bilgisayarına baktı. Çok işi vardı ama şu anki isteği ise mümkün olduğunca bilgisayar ekranından uzaklaşmaktı. Fakat mesai saati içinde olduğu için buna imkân yoktu.
Hayata bakmak, hayatı algılamak ne demekti? Bir bilgisayar, bir cep telefonu, bir televizyon ekranı mı? Oradaki hayatlar ne kadar gerçekti ki! İnsanın hayatı bir ekranın içine nasıl sığabilirdi ki zaten. Onlara bakarken neleri kaçırıyoruz? Güneşin doğuşu, batışı, ağaçların çiçek açması sonra onların meyveye dönüşmesi, yağmurun yağışından sonraki toprağın kokusunu ne zaman içimize çektik? O kadar normalleşmiş ki bunlara bakmayı bırakmışız ya da unutmuşuz…
En son ne zaman gerçekten mutlu olduk ya da mutlu ettik?
En son bir insanın gözlerinin içine samimi olarak ne zaman baktık?
Onun gerçekten neye ihtiyacı olduğunu en son ne zaman düşündük?
Düşündükçe bu soruların ardı arkası kesilmiyordu…
Ekranlarda mutlu gibi görünen yüzler gerçekte nasıllar? O anki ekranın bir öncesi ya da bir sonrası neden gösterilmiyor? Çünkü gerçekte öyle bir sahnenin olmadığını herkes biliyor ama neden seyretmeye devam ediyor?
İnsan her zaman mutlu olabilir mi? Bu mümkün mü? Hep mutlu insan görmek ya da mutlu olduğunu zannettiğimiz insan görmek nasıl bir kıyas oluşturur? Sokaktaki insanların yüzlerini gözünün önüne getirmeye çalıştı. Pek gülümseyen bir yüz gelmedi gözünün önüne. Gerçek hayat ne? Hangisi olmalı? Bilgisayarına şöyle bir baktı ve ekranı kapattı, kimseye aldırmadan dışarı çıktı. Ayakkabılarını çıkartıp çimenlere çıplak ayaklarıyla bastı, içini tuhaf bir duygu kapladı. Çocukluğundan beri bunu yapmamıştı. Şirketin bahçesi oldukça büyüktü ve birçok ağaç vardı. Bir tanesinin altına oturdu ve ağaca sırtını dayadı. Elleriyle çimenlere sonra da ağaca dokundu.
- “İşte dedi, gerçek hayat bu olmalı.” Bu duyguyu hissetmeyeli çok olmuştu. Ama unutmamıştı…
- İnsan bu hayatta seçimlerinin sonucunu yaşar. İnsanın seçimlerinin kalitesi onun hayat kalitesini belirler. Dolayısıyla insanın neyi neden yaptığını bilmesi gerekir. Bu hayatta kendi yaptıklarının doğrusunu ve yanlışını gören bir üst seviyeye çıkma hakkını elde edebilir. İçinden “Bundan sonra buna daha çok dikkat etmem gerek” diye düşündü ve ofisine doğru yürümeye başladı. Ama artık neyi seçmesi gerektiğinin daha farkında olan Seda olarak…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi; İnsanın Gerçek Amacını Amaç Edinmiştir…
İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir: Mutlu olmak ve başarılı olmak. Deneyimsel Tasarım Öğretisi de, insanın amacını amaç edinmiştir. Sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur. Bu sebeple, insanın bugün ne olduğuyla değil, dününe göre bugün nerede olduğuyla ilgilenir. Kişinin ihtiyacına bakar ve ona göre stratejiler üretir.
''Hayatta hiç bir zaman keşfedilmeyecek tek şey vardır: Daha iyisi...
Çünkü her zaman yaptıklarımızdan daha iyisi olacaktır...''
İnsan gerçekten ekran başına geçince kendi kendini kilitleyebiliyor. Sanki sanal dünya bizi içine çekiyor. Bu gerçekleri deşifre edip hatırlattınız. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilDoğayla Yaşamı harmanlamak olsa gerek sedada sanki bugün buna karar verdi yüreğinize sağlık hocam
YanıtlaSilEkran karşısında biri olarak hergün bu pişmanlığı hissediyorum... Farlı şeyler nasıl olabilir nasıl yapılabilir? Bu hipnozdan kurtulmak hemize nasip olsun🤲
YanıtlaSilKendimizi ekrana kaptırdığımız gibi çocuklarımızı da ekrana kaptırıyoruz. Gerçeği hatırlatan güzel bir yazı olmuş ellerinize sağlık 😊
YanıtlaSilSeda gibi, insanın kendini arada bir silkelemesi lazım... Aynı soruları kendime sordum
YanıtlaSilHayatımızda doğru seçimler yapabilmemiz dileğiyle… Yazanın kalemine sağlık.
YanıtlaSilEkranlar, bizi hayatın birçok güzelliğinden mahrum ediyor. Çocuklarımız çocukluğunu yaşayamıyor. Onlarla birlikte güzel vakitler geçirmeden zaman geçip gidiyor. Üretmeyide bırakıyoruz , ekranlara takılınca. Yapmamız gereken zorunlu işleri bile ihmal ediyoruz. Ekrandakilere özenmemizde ayrı mesele ... bu bizi dahada mutsuz ve tembel yapıyor.
YanıtlaSilDaha verimli üretken tercihler yapabilme ümidiyle... Farkındalık için teşekkürler elinize sağlık..
Benim ve çocuklarımın bu zamanda yaşamamızın inanıyorum ki bir sebebi var. "Eskiden her şeyi çok daha iyiydi"deriz ya hep. Aslında o zamanın iyiliğinden ziyade o zaman da yaşayan insanların gerçeği yakın yaşamalarındandı. Şimdi ise ilimli ebeveyn olmak çok zor. Rabbimiz için zaman ayrımı yok ki... Çünkü Allah adildir. Kendimiz ve çocuklarımız gerçeğe yakın yaşamak dileğiyle...
YanıtlaSilEkrana bakarak güne başladığımda algılarımın önüne sanki bir duvar örülüyor ve tüm günün bereketi kaçıyor.
YanıtlaSilKardeşlerimin televizyon izlerkenki tavırları ile izlemezkenki tavırları arasında çok büyük fark var. Ekran başında daha uyuşuk ve sonrasında daha acımasız olduklarının farkındayım.
Yaptığı şeyi yapmak zorunda olduğuna inanıyor insan. Güç kaybettikçe de aksini seçmek zorlaşıyor.
YanıtlaSilKendi hayatlarımızda güçsüzüz.
Farketmek de değişimin bir parçası. Elinize sağlık❤️
Seçimler… çok güzel bir yazı…Baktığımız şey ne kadar gerçek bir bilsek☺️
YanıtlaSilhepimiz bir nebze de olsa sedaya benziyoruz... bazılarımız mecbur olduğumuzu zannederek hapsoluyoruz ekranlara, bazılarımız tammamen kendi seçimiyle... aslında ikisi de kendi seçimimiz... kaleminize sağlık.
YanıtlaSilYa sahte hayatı yaşarsın ya da gerçek hayatı... Hayat senin, karar da senin :)
YanıtlaSilEvet hayata bakmak güzel ama hangi pencereden bakmamız gerekir onu anlamamızı sağlayan bir yazı ellerinize sağlık:)
YanıtlaSilZaman hızla akıp giderken bir heybemize neler doldurduk acaba günün sonunda elimizde kalanlar umarım bizi mahcup etmez...
YanıtlaSilYorumları okumak da yazılar kadar katkılı oluyor tüm hepsi için teşekkür ederim.
YanıtlaSilEkranlarda mutlu gibi görünen yüzler gerçekte nasıllar? Ne güzel bir soru cümlesi düşündürücü, farkındalık uyandırıcı. Acaba "gerçekte nasıllar" ..... Her şeyin gerçeğini bilmek, bulmak lazım.
YanıtlaSilSeda çok tanıdık bir karakter. Bende dahil olmak üzere etrafımızda ne kadar çok Seda var, Hayatı gerçekten algılayanlardan olabiliriz inşallah.
YanıtlaSilDusuncurucu bir yazı ..Teşekkürler.. Umuyorum bu algıya isteyen herkes ulaşır ..
YanıtlaSilHayatta verdigimiz kararlarin mahiyetini anlamak benim icin dönüm noktasi olmustu.. yazanin kalemine bereket :)
YanıtlaSilHayatımızda doğru enerjiyi çekmek dileğiyle . Güzel yazınız için teşekkürler 🙏
YanıtlaSilÖncelikle yüreğinize ve kaleminize sağlık.muazzam bir yazı.aslolan denge ile bakmak dengede kalmak tabii başarabilirsek sizce de öyle değil mi
YanıtlaSilGünümüz dünyasını direkt kaleme alan bir yazı olmuş, ne çok şey kaçırıyoruz bile bile, ne de çok normalleştirmişiz bu hayatı. Acaba gerçekten mutlu muyuz?
YanıtlaSilHayat insanın seçimlerinin sonucu ise hangi hayatı seçiyorsun? Ekran mı gerçek hayat mı? Çünkü sonrasında bu seçimlerinin sonucunu yaşayacaksın...
YanıtlaSilEvet hayatımızın gerçekliğiyle ilgili bir farkındalık oluşturmuş yazınız...
YanıtlaSilTeşekkürler...
Evet öyleyiz ve kötüsü farkında bile değiliz...
Hayatın küçücük ekranlara sığabileceğini zihnimize inandıranların aldatmacasından kurtulmak dileğiyle. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilEmeginize sağlık güzel yazi olmuş
YanıtlaSilİnsan ipin ucunu kaçırmadan bu soruları sorabilmeli kendine.
YanıtlaSilElinize emeğinize sağlık…
YanıtlaSilSeçimlerimizin kıymeti bir kere daha vurgulanmış, yazanın kalemine sağlık…
YanıtlaSilElinize sağlık, kendiyle yüzleşmesi insana en iyi geleni.
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSilBir ömür böyle geçiyor… bunu fark etmek ne büyük nimet…
YanıtlaSilHayata, ilişkilerime, kendime bakmak için uyandırılmışım gibi.
YanıtlaSilYazanın ellerine kalemine sağlık çok güzel bir yazı🌺
YanıtlaSilBaktığını görebilmek ne büyük hikmettir. Gördüğünü içine alabilmek ne büyük lütuftur. Tüm bunları sana bahşeden o Rabbin kulu olmak ne büyük ikramdır. Rabbim senin ikramlarına muhtacız bizi kendine yakın kıl.
YanıtlaSilBir mesele de bunu normal ve olması gereken zanneden, bunu normalleştiren, ekrandan uzak kalanlara garip bakan bir sürecin olması...
YanıtlaSilSeda bir pencereden bakmak için başka bir pencereye bakarak para kazanıyordu peki ya biz o pencereye bakmayıp başka pencerelere bakarak neleri kaybediyoruz.
YanıtlaSilSeçimlerimiz çok kıymetli... yazanın kalemine sağlık
YanıtlaSilZihin açıcı bir makale...
YanıtlaSilYazanın emeğine sağlık
Saçma sapan şeylere bakmaktan.. neler kaçtı neler...
YanıtlaSilArada küçük es ler herkese iyi gelir... Hayatın dilini anlamak için zaman zaman algıda kalmak... Çok teşekkürler bu güzel yazı için...
YanıtlaSilKaleminize sağlık sahteye yaklaştıkça gerçekten ne kadar uzaklaştığımızı çok güzel anlatan bir makale olmuş. Hayatta Boşluk yoktur
YanıtlaSilİnsanın en çok kendi ile olan iletişimi insanı bir yere taşır.. Kendine itiraf edersin kendinle sohbet edersin.. Eğer kendine dürüst olursan.. Kendini eleştirirsin..
YanıtlaSilHer seçim , aynı zaman da sonucu da seçiyor olmak sa gerçeği seçebilen olmak e ne güzel
YanıtlaSilBu muhteşem yazıyı okurken en son ne zaman gök yüzüne baktığımı düşündün. Ekran dışında bakacak nice mucizeler var oysa.
YanıtlaSilSürekli seyirci olduğumuzda ; kendi anılarımızı oluşturma hakkımız gidiyor...
YanıtlaSilBazen günlük hayatın işlerine kendimizi öyle kaptırıyoruz ki neyi neden yaptığımızı unutur hale geliyoruz. Hayatı kaçırmadan hayattan keyif alarak ilerlemek gerekiyor. Yazı için teşekkürler.
YanıtlaSilO kadar farklı şeyleri normalleştirdik ki gerçek anormal gibi oldu hayatımızda. Hepimizin unuttuğunu hatırlatan harika bir yazı.
YanıtlaSilSahteler etrafımızı sarmışken gerçek bir çimene toprağa dokunmak bir anda hepsini ezip geçiyor. Gerçeğin verdiği hazzı hiçbir sahte veremiyor...
YanıtlaSilBasit şeylerden mutlu olabilmek şükür etmek bu kıvama gelmek için nerden başlamak lazım? Eminim bir yolu vardır.
YanıtlaSil